ÖZGÜRLÜKLER ŞEHRİ AMSTERDAM

"İşte özgürlükler şehri." Her türlü turisti kendisine doğru sadece bu kelimeyle bile çekebilen şehir. Hazırladık çantaları aldık otobüs biletlerimizi ( gidiş-dönüş sadece 21€ en hesaplısı buydu hehe) ve yine yollardayız. Gözümüzü karartıp düştük yollara böyle dedim çünkü gitmeden önce hiçbir hostelde yer yok ve biz rezervasyon yaptırmadık. Sokakta kalma ihtimalimiz bile var ama dinler mi bu ekip imkansız kelimesini yine yollarda bu sefer 2 misafir ekip üyesiyle birlikte.(Inish & Salih) Evet akşamüstü hava daha kararmadan varıyoruz Amsterdam'a. Elimizde bi kaç hostel adresi var merkezde hemen ilk iş onlara gitmek oluyor tabiki umulduğu gibi yer yok yer olan yerlerde 35€dan(tek gece) başlıyor. Ama bizde yüksek potansiyelli Türk çekme özelliği var 4 yada 5inci hostelde bir Türkle karşılaşıyoruz koyu bi pazarlık + duygu sömürüsü( öğrenciyiz, memleketliyiz,vs) ardından kişi başı 40€ da kararlaştırılıyor 2 gece kalamak için.
Eşyaları bırakıp atıyoruz kendimizi sokaklara biraz etrafı gezip şehri keşfetmek gerek.Saat 9u geçmekte ama hala alışveriş yerleri açık bu durum baya bi sevindiriyor bizi nede olsa 6dan sonra kapanan marketlere alışmışız. Ama farkediyoruz ki alışveriş yerleri gayet enteresan çünkü kokainin ve otun rahatça satılabildiği yerler buralar. Hatta öle ki otları keklerin içinde yada lolipop şeklinde almak bile mümkün. Sonra bu kadarının bu şehir için yeterli olmadığını gezintimizin ilerleyen sokaklarında anlıyoruz. Red Light District adı verilen kadınlı erkekli meraklılarıyla dolu bu cadde bizi dahada hayrete düşürüyor. Kırmızı ışıklar vitrinde iç çamaşırlarıyla davetkar kızlar. Ve daha birçokları hayretler içinde geçip çıkıyoruz kah gülüp kah şaşırarak.
Yorgun bir gece ardından yeni güne uyanıyoruz. Şehri botla gezmeye karar veriyoruz. Ama hava yağmurlu fotolar net değil üzülecek bişi yok görülen yanımıza kar diyoruz devam :) . Tabi artık çok yer görmüş olmanın verdiği tecrubeyle şehirler arasında kıyaslama bile yapabiliyoruz :D. "Yok yok kesinlikle Brugge daha iyiydi bot turu ve şehir turu" diye. Ardından şehri birde otobüsle geziyoruz. Çok enteresan binalar görüyoruz sadece çubuklar üzerine inşa edilmiş binalar, gemi şeklinde inşa edilmiş müzeler gibi.
Ama öle bi müzeye giriyoruz ki içerisi ünlü kaynıyor. David Beckhamdan Jennifer'a Dj Tiesto'dan LAdy Diana'ya herkes :D Tabi işin şakası onların hepsi bal mumu. Ama o kadar geçekler ki fotoda anlaşılmaları pek zor.
Ve bu gezide en çok zevk aldığım mekanlardan biri Hard ROck Cafe. Kendime ve sevgili babama birer t-shirt alıyorum nede hatırası olması gereken bi mekan ;) .
Ve bir klasik haline getirdiğimiz her gittiğimiz şehirden bir kartpostal atma görevimizide yerine getiriyoruz.
Herkesinde bildiği gibi Hollonda laleleri ve değirmenleriyle ünlü. Bol miktarda görmek mümkün.
Ve işte bi sürü hatırası,şaşırtıcı mekanlarıyla Amsterdam geziside sona eriyor. Sevgili yurdumuza geri dönüyoruz.Gün geceye kavuşurken. :)





BELÇİKADA GÜNLÜK YAŞAM

Leuvende yaşam çok hızlı akıp geçiyor tabiki yaşamın büyük çoğunluğunu gezip tozmak alıyor gibi düşünülsede gerçekte böyle değil.

Hayatımızın en önemli kısmı okul.Uzay üssünü anımsatan okulumuzda anlayışlı hocalarımızla ders saatlerini paylaşıp kendimizi geliştirmek bu olayın en faydalı kısmı. Uzay üssü dedim bu konuyu açmak istiyorum. Sınıflara giriş için size verilen öğrenci kartlarını kullanıyorsunuz eğer evde unutmak gibi bi hataya düştüyseniz; ya derse giremezsiniz yada birinin gözünün içine kendinizi acındırarak bakmanız gerekecektir :D . Çok güneş görmeyen bi şehir olmasına rağmen ışıktan az etkilenmek için elektronik perdeler kullanılmış sınıflarda. Çıktı alabilmek için her katta fotokopi odaları var ve yine öğrenci kartınıza yüklediğini parayı kullanarak çıktı alabiliyorsunuz. Uzay üssü okuldan aklıma gelen teknolojik durumlar bunlar ama daha bi sürü var aklıma şuan için gelmeyen.

Alışverişte günlük yaşamımızın en büyük parçası, 6da kapanmasına rağmen çok fazla zaman harcadığımız kesin. Yani sırf Türk marketinde alışveriş yapabilmek için Bruksele giden bir grup genç daha nasıl nitelendirilebilir ki :D.
Birlikte yenilen kahvaltılar ve akşam yemekleride Leuvende unutulmazlar arasında. O sofrada Sidar ve Orhan olmasaydı nasıl gülebilirdik hiç bilmiyorum sağolun gençler sayenizde soframız neşe doldu.Arada ziyaretimize gelen arkadaşlarıda unutmadık tabi Leuvendeki günlük yaşamın vazgeçilmezlerinden Inish ve Cristoffer :D.
İki adım uzağımızdaki Leuvenin en büyük botanik bahçeside unutulmaz tabiki. Pazar yürüyüşlerimiz diye lafa devam etmek isterdim fakat tek bir haftayla sınırlı kaldı:D Umarım devamı gelir.

Sürekli değişen hava koşullarıda Leuven'in enlerinden. Sabah güneşle uyanıp öğle saatlerine doğru yağmuru görebilir hatta hava biraz daha zorlama yaparsa kar bile yağabilir. O nedenle sakın sabah güneşine aldanmayın :D.

Veeee her hafta karar verilen ama üşendiğimiz için ertelemek zorunda kaldığımız çamaşırhane maceraları. Çok sıkıcı ve para sömüren bu görev günün en işe yaramaz saatinde planlanır ve en az 2 saat gözden çıkarılır. Ama sonuç mükemmel mis gibi kokan tertemiz çamaşırlar:D

Sadece çamaşırları temizlemek yetmiyor tabiki arada odalarıda temizlemek gerekiyor (sık olmasada). Şöle baştan aşağıya elektrik süpürgesi ve yerlerin silinmesi biraz havalandırma ve yeniden kendine gelen odalar.

Bunca günlük koşturma ardından tabiki eğlenceyede zaman var. Uzun süren giyinme süslenmeden sonra hazırlanan kızlar gecelere akar hehehe. Dans , binbir çeşit bira ve Türk Kebapçısında biten bir gece daha. Ve beraberinde aldığım 3-5 kilo. Ama o dönerin ve samurai sosun tadı hiçbişiye değişilmez. Tabiki hiç bi yerde bulamadığımız hem doyurucu hem ucuz menu ;).





HARİKA BRUGGEDE HARİKA BİR GÜN

İşte yine yollardayız. Henüz oturma iznimiz çıkmadığı için Belçika sınırları dahilinde geziyoruz. Bu gezide kızlar yok çalışıyorlar.Biz üç silahşörler düştük yollara. Atladık trene yaklaşık 2 saat sonra Brudgedeyiz. İner inmez ilk işimiz INFO'dan bir adet harita almak olur. Artık nasıl turist olunur öğrenmeye başladık. Elimizde harita o sokak senin bu sokak benim geziyoruz. İlk iş meydanı bulduk haritaya göre en önemli tarihi binalar bu meydanda. Evet öylede oldu, ilk gördüğümüz tarihi binaya dalıverdik. Kendimizi büyük bi kuleyi tırmanırken bulduk, o kadar yüksekti ki çık çık bitmedi. Sonunda nasıl bişiyle karşılaşacağımızı gerçekten çok merak ediyorduk. Meğersem bir saat kulesi içerisindeymişiz.Bunu son kata ulaştığımızda farkettik.Büyük büyük dişliler ve çanlar. Her saat başı büyük bi ihtişamla çalıyor.Bunada şahit olduk. Bir yığın merdiven inerekten binayı terkettik. Bir sonraki hedefimiz botla şehir turu atmaktı. Çünkü Brudge Belçikanın Venedik'i olarak biliniyor, harika tarihi dokusu ve şehri kanaldan gezmenizi sağlayan doğal bi güzelliği var.Bota ilk bindiğimizde her an düşecekmişiz korkusuyla acaip bi heyecan yaşadıktan bi süre sonra olaya alışıyorum. Tabi böle bi korku oluşmasında kiloca yaklaşık benim 3 katım 3teyzeninde payı çok büyük.Hayır bişi diil ağırlıkları az gibi yemek yemeğe gezi boyuncada devam ettiler. :D Gayet enteresandı.
Botla yaptığımız şehir turu az gelmiş olacak ki birde otobüsle göremediğimiz diğer yerleri görmek için "City Tour" otobüsleriyle gezdik. Tabi şehri gezmek için alternatif çok olunca insan şaşırıyor. Bir şansımız daha vardı oda faytonla şehir turu atmak bu kadar gezinti yeterliydi zaten havada yavaştan kararmaya başlamıştı.Bu güzel şehirden istemeyerekte olsa ayrıldık.